Ailem bir dizi olsaydı kesinlikle ''Geniş Aile'' olurdu. Diziyi her izlediğimde ulan bunlar aynı biz derdim. Her işi batıran ama herkesin sevdiği abim, sürekli abimle gezen avare arkadaşı, eşini çok seven ayrıca sürekli abimle didişen ablam, ablama aşık dürüst devlet memuru bir enişte, bütün mahalleye abilik yapan esnaf babam, ne yaparsak yapalım arkamızda duran annem ve zeki ama sürekli salak salak işler yapan ben. Bütün karakterler ince ayrıntılara kadar birebir aynı.
ilkokuldayken disney channel dizilerindeki oyuncuların yabancı olduklarını biliyodum ama diziyi kendi dillerinde çekip sonradan üzerine türkçesini okuduklarına ya da biz anlayalım diye türkçesini de çektiklerine inanıyodum. seslendirmesi güzel olanların da türkçesinin daha iyi olduğunu düşünüyodum (' :
Küçükken uçakların arkaların da bıraktıkları bulutu tren rayı sanıyordum. Bulutlar kaybolunca da tren yere düşüyor sanıp üzülüyordum. Bunu böyle bilmemın nedeni de annem telefonla konuşurken sorduğum sorulara 'evet oğlum, öyle oğlum' demesiydi. Annenize telefonla konuşurken soru sormayın.
küçükken annem mutfak robotu aldığını söylemişti bende çok sevinip aklımda hayaller kurmuştum benimle oyun oynayacak beraber dışarıda futbol oynucaz falan diyordum eve gelen shaker ile hayallerim yıkılmıştı
küçükken yabancı dil konuşan insanların bizdeki bir kelimenin her harfine başka harf getirerek konuştuklarını sanıyordum. Hatta bir gün yabancı birisine siz ''a''ya ne diyorsunuz demiştim. Tüm alfabeyi öğrenmeyi çalışıyordum
Diller konusunda, dünya uzerinde sadece üç dilin konusuldugunu düşünüyordum: İngilizce, Arapça ve Türkçe. İşin komik kısmı; bizim Arapça, Araplarınsa Türkçe konuştuğunu düşünüyordum. Diğer bir deyişle Türkçe'yi, Arapça zannediyordum.
ben ilkokuldayken hava olmayan her ortamda o ortamdaki şeylerin uçuştuğunu sanıyordum. Bunu deneyimlemek için bir şişenin içine bir top atıp şişedeki bütün havayı çıkarmıştım. top uçmadığında yer çekimi kavramını öğrendim 👍
dizimiz çekilseydi şu anki aile durumumuz da göz önünde bulundurulursa adı kesinlikle "daraldım amk" olurdu, gerizekalı kardeşim yüzünden başımıza gelmeyen kalmadı hala onlarla uğraşıyoruz vallahi daraldım
küçükken uzun yolcuklarda gördüğüm üzerinde kar tanesi olan levhalara bir hikaye uydurmuştum ve bu hikaye şöyleydi: bu trafik levhalarını insanlar çizip tek tek dikiyorlardı ve çizdikleri şeyler patronlarının istedikleri şeylerdi. ama bi tane adam patronun istediğini değil de bir kar tanesi çizmişti ve bunlardan bir sürü hazırlamıştı ancak patronu bunları görünce ona kızıp çoğusunu atmıştı ama bu işçi kalan 20-30 tanesini de bir yerlere koymuştu işte bu yüzden her yerde bundan yoktu. bence gayet tatlı bir hikaye
Küçükken cansız mankenlerin gerçek insanlardan yapıldığını sanıyordum, hatta bazı awm lerde boş boş cansız mankenlerle konuşuyodum ve (anneme ben nezaman cansız manken olcam )diye sorduğumda büyük bir hayal kırıklığıyla gerçeği öğrendim.
küçükken ben herkesin farklı çizgi film izlediğini sanıyordum.kuzenime bir çizgi film söyledim (hatırlamıyorum)o da söylediğim çizgi filmdeki sahneleri anlatmaya başladı...hayellerim yıkkıldı lan.
Küçükken ben ailemle dışarı çıktığımda evimizin yakınındaki hayvanların evimize gelip yemek yiyip televizyon izlediğini ve bizim gibi yaşadıklarını sanardım biz gelince de gittiklerini
Küçükken ilk taşınacağımız zamanlarda eşyaları arabamıza nasıl sığdıracağız diye merak ediyordum sonra kamyon ile eşyaların taşınacağını öğrenince aklımda "eşyaların olduğu kamyona biz de bineceğiz" algısı olmuştu.
Ailem bir dizi olsaydı kesinlikle muhteşem yüzyıl olurdu sürekli cariyesini aldatan bir baba sarayın içindeki ayrımcılıklar ve her sinir olduğu kişiye büyü yaptıran kadınlar okula gitmek için zorlanan şehzadeler ve şehzade mustafa gibi okula gitmek istemeyip sonunda okuldan kaçmayı başarıp bir daha asla okula dönemeyip yıllarca kuaförde çalışan ben inş sonum şehzade mustafa gibi mutlu biter
Küçükken bulutları katı sanardım. bunun nedeni ise, çizgi filmlerde hep karakterlerin bulutların üzerinde gezmesiydi. Hatta hep hayal kurardım bi gün bulutların üstünde uzanıp günlerce onun üstünde eğleneceğim zıplayıp oyunlar oynuyacağım diye güzel günlerdi...
bizim aile de genelde çoğu şey tatlıya bağlanır. Tartışmalar ne kadar soğuk başlasa da, sonu gülerek biter .Herkes birbirini eksiğini bir tık tamamladığı için dizinin ismi "BİR TIK "olurdu
Ailem bir dizi olsaydı kesinlikle "taşıyıcı" olurdu çünkü babam zamanında ailemizi haciz ve iflasın eşiğinden döndürmüştü babam uzun yol şoförü ve babam yokken fakirlikten sadece makarna yadeiğimizi hatırlıyorum
Küçükken yabancı insanların, bizim her söylediğimiz kelimeyi kendi içinden hızlıca Türkçeye çevirip sonra bize yine konuştuğu dilde cevap verdiğini sanardım. Hatta bu yüzden "acaba yabancılar neden bize Türkçe cevap vermiyor" diye çok düşünürdüm.
Arkadaşlar, bu porçay gerçek Porçay değil. Bu Porçay, başka bir paralel evrenden gelip kutsal şeritle beraber kutsal boruyu alt etti ve gerçek Porçayın yerine geçti. Üstüne yetmezmiş gibi gerçek Porçayı videoları editlemesi için kölesi yaptı. Böyle düşünmemin sebebi bazı videolarda, editlerin 3. şahıstan konuşması. Mesela 1 milyon özel videosunda 'Bu videoyu editleyen kişi olarak konuşuyorum' sahnesi. Şimdi de kutsal şerit hakkında konuşalım. Togg videosunun sonunda 'Porçay' ın kutsal şerit hakkında konuşması. Bu konuşma bizi manipüle etmek için yapılmış olduğu bariz belli ve geçenki video da kutsal boru hakkında gelen yorumlar okunurken kutsal şeritin kızarması gösteriyor ki kutsal boru ve kutsal şerit bağlantılı ve kutsal şerit, kutsal borudan pek haz etmiyor. ve geldik en önemli kısımlara. Benim teorime göre kutsal şerit, kutsal borunun 3. seviyeye geçmiş halidir. boru 3. seviyeye geçtiğinde, çok güçlendi,yozlaştı ve eski güçsüz halinden nefret etmeye başladı.Ve bu video da görüyoruz kutsak şerit daha da güçlenmiş ve daha da güölenecek Fark ettiyseniz hapishane olaylarından sonra yaşanan tımeskıpten sonra kutsal boru ortadan kayboldu ve yine bu tımeskipten sonra tüm bu garip olaylar yaşanmaya başladı. Bu da gösteriyor ki bizim bilmediğimiz zamanda yaşanmış 'Porçay' ın bizim Poraçayı devirmesi. Peki neden bu 'Porçay' başka bizim paralel evrene gelme ihtiyacı duydu? Bunun cevabı ise kutsal şeritle 'Porçay' ın kendi evrenini bozmuş olması. Nasıl bozduğu hakkında hala araştırıyorum ama bazı düşüncelerim var. Porçay porçaylığını yitirimiş olup evrenini bozmuş olabilir ama bu sadace bir düşünce. Uyan ey şanlı burdur halkı. Karşımızdaki ultrolldan daha büyük bir tehdit. Bu evren de bozulmadan uyanmalıyız.
Günlerdir belki aylardır eski bölümle yetiniyordum... Saat 11ve 9 saatlik derin ve rahat uykumun ardından kalktım youtubede gezinmeye karar verdim... ben nerden bileyim video attığını💖
İlkokul zamanlarında bizim evin yakınında park vardı parkın çıkışının hemen yakınında dikkat ölüm tehlikesi yazan bir elektrik kutusu vardı bende küçükken buna dokunursak ölürüm felan sanıyodum ve yerden bi tane taş alıp elektrik kutusuna atıp hemen koşturdum biyerlere sonra baktım etrafa herkes bana bakıyo (50,60kişi felan)o 50 60 kişi okuldan çıkan liselilerdi hergün hatırlarım bu anıyı.
Küçükken televizyonu 3 boyutlu sandığım için (henüz üç boyutlu ne demek bilmiyorken) oynayan sahnenin yanındaki karakterler ne yapıyor diye merak edip yerimden kalkıp tıpkı pencereden aşağıya bakıyormuş gibi sağ sol yaparak yandaki karakterleri görmeye çalışıyodum.
ben küçükken hayal gücüne sahip olunca çizgi filmlerdeki gibi kafamızdan baloncuk çıktığını ve hayal ettiğimiz şeylerin o baloncuk içinde canlandığını düşünüyordum. hatta o zamanlar aşırı kitap okumama rağmen yeteri kadar okumadığımdan hayal gücüm yok sanıyordum. o hırsla hayal gücüm gelecek diye yüzlerce kitap okudum ve hala ailem bundan zevk aldığım için okuduğumu sanıyor HAYIR SADECE HAYAL GÜCÜMÜ GETİRMEYE ÇALIŞIYORDUM KSLFJSŞFNSLFMSLFJ
Ailem bir dizi olsaydı kesinlikle "1. Oyuncu deneyleri" olurdu çünkü onlar da doğru düzgün bir örnek, ebeveyn görmedikleri için herşeyi 1. Çocukta (bende) deneyerek kardeşimin üstünde yapıyorlar o çocuk mükemmel yaşarken ben saçma sapan kurallarla yaşadım (spoiler) dizinin sonunda 1. Oyuncu kendini öldürüyor
"hayatsızlar ailesi: şanssızlar" ailede başına bir şey gelmeyen bir tek ben kaldım herhalde... kaza geçirenden ölüm tehlikesi atlatana kadar şanssızlıklar ailesi...
Ailem bir dizi olsaydı "cahil aile"ola bilirdi, çünki herkes bildiği sandığı şeyi bana söylerken öyle olmadığına kesinlikle emin olduğum bir şey bu,öyle bir hayal kırıklığı yaşıyorum ki, anlatamam.
8:47 benim de buna benzer bir yanılgım vardı: Kuzeyde kış yaşanırken güneyde yaz yaşanıyor ya mesela, ben de ekvator çizgisinin olduğu yerde bir tarafın çöl gibi bir tarafın basbaya karla kaplı olduğunu sanardım. (Yani mevsim değişiminin ekvator çizgisinden geçer geçmez gerçekleştiğini sanardım) "Ulan öyle şey mi olur?" diyordum arada ama yine de uzun süre öyle olduğunu düşündüm.
Ailem bir dizi olsa kesin "Aman duymasın" adında komedi türü olurdu herhalde. Ailede dürüst bir varlık daha yok, buna akrabalarım da dahil. Ayrıca her gün alt komşudan gülme sesleri yüzünden uyarı yiyoruz. Güzel dizi çıkardı.
Ailemiz bir dizi olsaydı bu kesinlikle the walking dead olurdu artık evde herkes zombileşip agresifleşti herkes çok yorgun işten okuldan gelince hiç kimse hiç bir şey yapamıyor
benim ailem bir dizi olsaydi kesinlikle “cocuklar duymasin” olurdu babamin hareketleri konusma tarzi dusunceleri ayni haluk resmen herkes dizideki karakterleri farketmeden benimsemis
Ölünce spectator moda geçildiğini ve kıyamet kopana kadar dünyayı izlediğimizi sanıyordum. Babaaannem ölünce cenazesini izlediğini, istediği zaman istediği yere gidip orayı izlediğini, bazen yakınlaşıp uzaklaştırdığını sanıyordum.
küçükken benzin duraklarının altından petrol çıkartıldığını sanıyordum. Direkt olarak oradan çıkartıp arabaya doldurduklarını. Bir gün büyük bir alie toplanması sırasında 'türkiyede petrol yok' gibisinden bir şey geçmişti. Ben de tüm beynimi kullanarak onlara aslında türkiyede adım başı petrol çıkartıldığını anlatmıştım. Annemin bana bakışını unutamam
Küçükken televizyon internete bağlanırken hep "oturum açılıyor" diye bir yazı çıkıyordu ben de aklımdan politikacılar TBMM de benim internete bağlanıp bağlanmamam konusunda oturum açıp tartışıyorlar gibi bir senaryo geçiriyordum ve bu kadar ciddi bir olaya sebep olmamak için televizyonu kapatırdım.
Küçükken sahile gitmiştik arka şezlongda turistler oturuyordu, birden gavurca konuşmaya başladılar bende anneme dönüp; "anne, bunlar insan mı?" Diye sormuştum. annem telaşla beni kavrayıp gülmemek için kendini zor tutarken, neyin ne olduğunu anlatmaya çalışmıştı. Bir süre Türkçe konuşmayan herkesi uzaylı falan sandım...
Faturalar geldiğinde ailem "faturaları yatıralım" dedikleri için bi gün onlar dışardayken faturaları koltuğa yatırıp geldiklerinde "Faturalar mı Ben yatırdım onları " demiştim... (Ne dedimi tam olarak hatırlamıyorum ama bu anlama geliyodu:)
çocukken insanların en az yüzyıl yaşadığını sanardım ,sonra babaannem en az 150 yıl yaşayacağımızı söyledi biraz olsa da rahatlamıştım sonra çoğu insanın 70-80 yıl yaşadığını öğrendim
Velet olduğum zamanlar oyuncaklarımı karşıma dizip konuşmaları için emir veriyodum , oda dan çıkıyormuş gibi yapıp kapıdan konuşmalarını bile beklemişliğim var ( / ̄^ ̄)/ o zamanları özledim saf olduğum zamanları.
Ben küçükken reklamları yönetebildiğimi sanıyordum. Mesela bakkala gidiyorken bir sürpriz yumurta markası görmüştüm ve ertesi gün o marka sürpriz yumurtanın reklamını dilemiştim ve karşımada çıkmıştı. Gel zaman git zaman hep bugün bu ürünün reklamı karşıma çıkacak diye diye kendi süper güçlerimin olduğunu zannetmiştim ve şeçilmiş bir insan olduğumu düşünüyordum. Tuhaf olan şey ise reklamının çıkmasını istediğim ürünlerin reklamları dilediğim güne dek hiç karşıma çıkmamış olmamaları ve diledikten 1 veya 2 gün sonra ilk defa dilediğim reklamların karşıma çıkmalarıydı.
küçükken Antalya sıcak olduğu için çölün ortasında sanıyordum ve bir gün anneme dedim ki "anne biz çölün neresindeyiz" dedim annem güldü bende "ne gülüncek bişey mi var "demiştim
1- Küçükken müzisyen insanların stüdyoya gidip hem klip için dans ederken aynı anda şarkıyı söylediğini zannediyordum. Bir klipte şarkıcının ağzının oynamadığını görünce onun yerine başka insanlar şarkı söylüyor zannediyordum. 2- Bir kadınla bir erkek birlikte aynı yatakta uyuyunca kadın hamile kalıyor zannediyordum hatta annemin özel bir hastalığa sahip olduğu için kardeşim yok diye düşünüyordum. 3- Ay sadece beni görmek için geliyor ve Güneş onu gıcık etmek için benim yanıma geliyor zannederdim. 4- Saçı kısa herkesin erkek olduğunu düşünürdüm bu yüzden saçını çok kısa kestiren bir kız görünce "Sen neden futbol oynamıyorsun?" derdim. 5- Dünyada tek ülkenin Türkiye olduğunu ve diğer insanların öylesine başka diller öğrendiğini zannederdim. Çünkü ben bir maldım ve mal olmaya devam edeceğim.
Ablam küçükken beni güzel, zeki gibi kelimelerin kötü bir şey olduğuna ve kavga ederken kullanıldığına çirkin, aptal gibilerine iyi kelimeler olduğunu söylemişti ve yıllarca ona her kavgamızda "Çok güzelsin, çok zekisin..." diye saydırdığımı sanıyordum.
Küçükken gelinleri prenses sanardim düğünleri ise onların prenses ilan edilis töreni olarak düşünürdüm. Her büyük kız prenses oluyor ve ben küçük olduğum için olamıyorum diye hüngür hüngür ağladigimi hatırlıyorum...
Biraz düşündüm ve bizim aile bir dizi olsaydı kesinlikle " *Deli Evi* " olurdu adı. Çünkü bu eve girdiğiniz andan itibaren kavga gürültü başlıyor. Eve adımımı atıyorum, ortanca kardeşim bacağıma yapışıyor onu yanımdan uzaklaştırmaya çalışırken annem bana kızıyor ve bağırıyor bundan korkan küçük kardeşim ağlamaya başlıyor şayet babam da evdeyse o da bağırmaya başlıyor bu sefer odama kaçıyorum kapımı kilitliyorum bu yüzden annem ve ortanca kardeşim kapıma dayanıyor annem kilitlediğim için kızarken ortanca kardeşim çekmecemde gördüğü herhangi bir şeyin peşinde oluyor, kapımı açıyorum sonra da babam baskın yaparcasına odama çat kapı giriyor babama bir kız olduğumu hatırlatıyorum ancak bu yüzden de bana kızıyor sonrasında " Bu odanın hali ne kalk topla sonra git mutfağı topla! " diyor, ben de ödevim olduğunu söyleyince söylene söylene gidiyor...
bende küçükken babam işe gidip para kazandığını iş arkadaşlarıyla bi oyun merkezi gibi bir yerde (bilardo,basketbol makinesi vb) oyun oynadıklarında para geliyo sanıyodum ve normalde günlük para kazandıkları halde iş yeri onlara sadece ayın sonunda verdiğini sanıyodum . BU YÜZDEN İŞE GİTMEK İSTİYORDUM :(((
Yorumlara bakıyorum da, iki-üç sene öncesinden hiç bir eser kalmamış, sıradanlaşan ve sürekli birbirini tekrar eden yorumlara dönüşmüş. Gerçekten üzücü ve acı verici bir durum.
moralim bozukken videolarını izlemek cidden cok güzel moralimi unutmamo sağlıyor saçma bi sekilde güzel hissettiriyor ama TRvid kanalı nasıl kurulur serisini devam ettirsen sevinçten ölürüm
ailemiz bir dizi veya film olsaydi psikoloji gerilim turunde olurdu ve adida 45 dakika olurdu cunku evin icindeki her hangi iki kisi en fazla 45 dakika yan yana kalabiliyor.
Annem ve babam eski savcı ve hakim olduğu (ama şuan ikisi de avukat😏) ve ailede sürekli bir sorun çıkıyor. Sürekli birbirleriyle bakışıyorlar. Bazen düşünüyorum şöyle arkada na na na nay diye müzik de olsa tam yargı dizisine dönecek. Bence bizim hayatımızda bir yargı.
Ailem bir dizi olda idi "En son babalar duyar." Olurdu. Çünkü iki kız kardeşiz, ilk anneme anlatırız her şeyi. Olay geçip gittikten sonra babam duyardı.
Ben de küçükken yağmur yağınca Allah ağlıyor sanıyordum. Bu arada trafik canavarı ve eski filmler konusunda ben de aynı şeyleri düşünüyordum. Hatta küçükken anneme ''Anne, sizin zamanınızda her yer siyah beyaz mıydı?'' diye sormuştum. Annem hâlâ ara ara anlatıp güler.
Ailem bir dizi olsaydı kesin ' İnternet Bağımlısı' olur ve televizyonda gördüğümde odamdayken bağıra bağıra söverdim belki beni koymazlar... BİR SANİYE